Amerika’nın hormonlu sığır eti ihracatını artırma çabası, Avrupa Birliği ile arasında yeni bir ticaret gerginliğine yol açıyor. Tüketici sağlığı, tarım politikaları ve gıda güvenliği çerçevesinde yaşanan bu çatışma büyüyor.
Amerika’nın Et Politikası Avrupa’yla Ticari Uyuşmazlık Yaratıyor
ABD, yüksek kaliteli ve genellikle hormon takviyesiyle yetiştirilen sığır etini “güzel et” olarak tanımlayıp dünya pazarlarında daha fazla söz sahibi olma hedefiyle hareket ediyor. Ancak bu yaklaşım, Avrupa Birliği tarafından gıda güvenliği, sürdürülebilirlik ve tüketici sağlığı gerekçeleriyle sert biçimde eleştiriliyor.
Avrupa, özellikle sığır etinde kullanılan büyüme hormonlarına karşı uzun süredir sıfır tolerans politikası uygularken, ABD bu kuralların ticareti engellediğini ve serbest piyasa ilkelerine aykırı olduğunu savunuyor.
AB’nin Hormonlu Eti Reddetmesinin Temel Nedenleri
Avrupa Birliği, ABD’den gelen et ürünlerini sınırlandırırken şu nedenleri öne sürüyor:
- Sağlık riski: Özellikle büyüme hormonu “ractopamine” ve “estradiol” gibi katkı maddelerinin uzun vadeli etkileri üzerine endişeler
- Tüketici talebi: AB vatandaşlarının büyük çoğunluğu genetiği değiştirilmiş ya da hormonlu gıdalara karşı mesafeli
- Etik üretim: Hayvan refahı ve çevresel sürdürülebilirlik ilkeleri kapsamında geleneksel üretim yöntemleri tercih ediliyor
- Tarım politikası uyumu: Ortak Tarım Politikası (CAP), doğal ve kontrollü üretimi destekliyor
Bu nedenlerle AB ülkeleri, ABD menşeli et ürünlerine ticari kısıtlamalar ve ek kontroller uygulamayı sürdürüyor.
Trump Dönemi Anlaşması Geri Mi Dönüyor?
2019 yılında ABD ile AB arasında sınırlı bir anlaşma sağlanmış ve AB, yılda yaklaşık 35.000 tonluk ABD menşeli sığır etine hormonsuz et sertifikası kapsamında pazar açmıştı.
Ancak son dönemlerde ABD yönetiminin bu kota ve sertifika sistemini esnetme çabaları yeniden gerginliği artırdı.
Avrupa tarafı ise bu esnemelerin arka kapıdan hormonlu ürünlerin pazara sızmasına neden olabileceği görüşünde. Özellikle Fransa, Almanya ve İtalya gibi ülkelerde bu konuda ciddi kamuoyu baskısı mevcut.
Tarımda Korumacılık Mı, Serbest Ticaret Mi?
Bu anlaşmazlık, küresel ticaretin geleceği açısından da kritik bir tartışmayı beraberinde getiriyor:
- ABD, dünya genelinde rekabetçi tarım gücünü serbest ticaret anlaşmalarıyla genişletmek istiyor.
- AB, tüketici haklarını, çevreyi ve geleneksel üretimi koruma refleksiyle hareket ediyor.
- Her iki taraf da Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) nezdinde kendi duruşunu meşrulaştırma çabasında.
ABD’nin “beautiful beef” (güzel et) tanımı, sadece lezzet ve kaliteyle değil, tarımsal gücün ihracatla pekiştirilmesi fikriyle özdeşleşmiş durumda. AB ise bu tanıma sağlık ve etik temelli sınırlamalarla karşılık veriyor.
Avrupa Çiftçileri ve Tüketiciler Ne Diyor?
Avrupalı çiftçi sendikaları, hormonlu etin ithalatıyla yerli üreticilerin zarar göreceğini ve piyasada fiyat kırılmasına yol açacağını savunuyor.
Tüketici dernekleri ise özellikle şu konularda uyarılarda bulunuyor:
- Etiketleme zorunluluklarının şeffaf hale getirilmesi
- AB pazarında ithal etlerin menşe ve üretim yöntemlerinin net belirtilmesi
- “Temiz ürün” algısının bozulmaması
Bu talepler, ticaret anlaşmalarına kamu denetiminin artırılmasını da beraberinde getiriyor.
Yeni Gerginliklerin Eşiğinde Bir Ticaret İlişkisi
ABD ve AB arasındaki et odaklı ticaret gerilimi, sadece tarım sektörüyle sınırlı değil. Çelik ve otomobil gibi başka sektörlerde de daha önce karşılıklı yaptırımlar ve tarifeler gündeme gelmişti.
Şimdi ise bu gerilim, et ticareti üzerinden yeniden alevlenmiş durumda.
Uzmanlar, bu sürecin sonunda ya taraflar arasında bir yeniden denge kurulacağını ya da daha geniş kapsamlı bir ticaret savaşının fitilinin ateşleneceğini belirtiyor.
İstersen bu konunun devamında “AB’nin gıda güvenliği politikaları” ya da “transatlantik ticaret ilişkilerinde güncel riskler” başlıklı içerikler de hazırlayabilirim. Uygun olur mu?